“Ey gönül, ey gönül, neden bu kadar gamla dolusun. Yıkıksın, kırık döküksün ama tılsımlı birdefinesin sen.Meleklerin secde etmeleri emredilen kadri yüceltilmiş bir varlıksın. Bildiğin gibi değil, hervarlıktan daha olgun daha ilerisin sen.Ruhsun, Cebrail’in üfürmesiyle eşsin. Tanrı’nın sırrısın, Meryem’in oğlu İsa gibisin sen.Kendine hoşça bak, âlemin özüsün sen. Varlıkların gözbebeği olan insansın sen.”Su, toprak, hava ve ateş…Yaratıldığı günden beri âşığın payına düşen, ateştir.Ateş, sırları ortadan kaldırır, marifeti ilme ulaşmaktır.İlim, Âdem’in sırrıdır. Allah’ın ruhundan üflediği “Can”ı keşfeden sırra ulaşır. Bu ancak İlahi aşklaolur.Dünya sırrı, er ya da geç ortaya çıkmaya mahkûmdur fakat Âdem’in sırrına kavuşmak için yoladüşmek, aramak gerekir.Cihanın tüm kirine bulaştıktan sonra yeniden doğmak mümkün müdür?Ateş ve Sır, Nalan Güven’in kaleminden, Ferîdüddîn Attâr ve Şeyh Galib yoldaşlığında asırlaröncesinden günümüze ulaşan sarsıcı bir varoluş hikâyesidir.
ConnectProf © tarafından yayınlanmıştır.