Bayan Ra’nın Raporları, okuyucuyu İspanya’da boğa güreşi yapılan bir arenadan Granada’nıngökyüzüne açılan avlularına, oradan da Picasso’nun dehşeti yansıtan Guernica tablosunun tamortasına taşır. Bayan Ra, Sherlock Holmes gibi elinde feneriyle hafızanın kuytularına iner, bellekve kimlik üzerine zorlu bir sorgulama başlatır.Ra’nın gözünden dünya, hem kişisel hem de politiktir. Anneliğin kırılganlığı ve gündelik hayatınsıkıntıları, küresel acıların varoluşsal yüküyle iç içe geçer. ABD’de gördüğü kurucu liderlerinheykelleri, sömürgeleştirilmiş toprakların ruhunu duyurur. Irak ve Filistin’deki bitmeyenmücadele ise onun uykularını bölen, kabuk tutmayan bir yaraya dönüşür. Kahire’den İspanya’ya,oradan Amerika’ya uzanan bu seyahatler, sadece fiziksel yer değiştirmeler değil; tarih, kültür vevicdan arasında yapılan zorlu hesaplaşmalardır.Bayan Ra’nın Raporları, dünyanın ağırlığı altında sıkışıp kalan vicdanlı bir aydının kalemindeneleştirel bir anlatı.Bu bir göl. Eski zamanların birinde, romantik şair kendini gölün kıyısında otururken hayalederdi; belki de dalları âdeta hüzünlü bir kadının çözülmüş saç örgülerini andıran bir söğüdündibinde... Göle uzun uzun bakar, yüzeyinde Narcissus’un güzel ve kederli yüzünü görürdü.Kendinden bir parça bulduğunda bu onu derinden etkiler, aklı başından gider ve ruhu için endişeduyarak mırıldanırdı: Zavallı şey, sana kim acır ki? Ardından da mersiyesine başlardı...
ConnectProf © tarafından yayınlanmıştır.