Eseri yayına hazırlayan Prof. Dr. Ahmed AKGÜNDÜZ'den eserin neşriyle ilgili önemli
açıklamalar:
"Bediüzzaman’ın telif eylediği Arapça Mesnevî-i Nûriye-i Arabî kendisi tarafından Türkçe’ye
tercüme edilmemiştir. Ancak kendisine gelen tercümeler arasından Abdülmecid Efendi’nin
tercümesini basılmak üzere tercih eylemiştir. Bunun en önemli sebebi, kardeşinin bu Eseri
kendisinden bizzât ders almış olması olsa gerektir. ŞUNU DA İLÂVE EDELİM Kİ, BU
TAHKİKLİ VE HAŞİYELİ NEŞRİMİZİ OKUMAYANLAR, MESNEVÎ-İ NÛRİYE’NİN
%35’İNİ OKUMAMIŞ DEMEKTİR.
Tercümeyi İkmal Kaynaklarımız
Şunu açıklamak zarurîdir: Biz bu çalışmada sadece Tahkik ve Haşiye çalışmalarını yaptık.
Ancak Tercüme ikmalini şu kaynaklardan istifade ile yaptık:
1) Özellilkle 1 Risale olan Lem’alar ve hatta Reşhalar, Bediüzzaman’ın Nurun İlk Kapısı ve
benzeri eserlerinde neredeyse aynen mevcuttur. Bunlardan istifade eyledik.
2) Abdülmecid Nursî’nin tercümesi, esas alınmıştır. Ancak Abdülmecid Ağabey, eserin
tamamını tercüme etmemiştir. Hatta tercüme ettiği bölümlerde de bir çok İ’lem’i pas geçmiştir.
Katre Risalesinin Dördüncü Babı da Abdülmecid Ağabey’in 29 Lem’a tercümesinden alınmıştır.
İ’lem eyyühe’l-aziz! diye başlayan kısımlar, Abdülmecid Ağabey’e ait tercümelerdir.
3) İşte hem Abdülmecid Ağabey’in tercüme etmediği kısımları ve hem de hiç tercüme etmediği
bölümleri, Abdülkadir Badıllı Ağabey’in Mesnevî-i Nûriye Tercümesinden aldık. Bu kısımlar,
neredeyse, eserin %30’unu geçtiğinden Mütercimler olarak Abdülmecid Nursî- Abdülkadir
Badıllı isimlerini de kapağa koyduk. Zira Abdülkadir Badıllı Ağabey, Nur ve Mîzân Risalesini
tekbaşına tercüme ettiği gibi, Zehre Risalesini de orijinalinden tercüme etmiştir. Zira MATBU’
MESNEVİ’LERDE 17 Lem’a’daki Notalar neşredilmiştir. Bununla alakalı, Abdülkadir Badıllı
Ağabey’in açıklamaları Zehre başında zikredilmiştir.
Bundan ayrı olarak Risalelerdeki eksik yerlerin Tercüme İkmali de bu tercümeden yapılmıştır.
Abdülkadir Badıllı Ağabey’in tercümesi hem Abdülmecid Ağabey’in tercümesine ve hem de
Üstad’ın ifadelerine daha yakındır; bir çeşit ma’nevî tercümedir.
Mesnevî-i Nûriye’deki Risâlelerin Tertibi
Bu konuda iki temel kaynağımız bulunmaktadır.
Birinci kaynağımız, Fihrist Risâlesidir. Burada Mesnevî’nin hem muhtevası ve hem de tertibi
açıklanmaktadır.
İkinci kaynağımız, Arapça neşredilen nüshadır.
Mesnevî-i Nûriye’ye Yapılan Tercümeler
Bilindiği gibi, Abdülmecid Ağabey’in vefatından sonra yeni tercümeler yapılmıştır. Bunlar
hakkında kısaca bilgi ve değerlendirmelerde bulunmak, bu eserin ehemmiyetini belirtmek
açısından zaruridir.
Birincisi, Prof. Dr. Şa’di Eren kardeşimiz, iyi bir müfessir ve Nur Talebesi olarak Mesnevî-i
Nûriye Dersleri adıyla Arapça Mesnevî-i Nûriye’yi Türkçeye tercüme etmiş ve çalışmasını
dipnotlarla desteklemiştir. Lafzî tercüme olarak çok güzeldir ve mükemmeldir. Lafzî tercüme,
nazmında yani söz dizimi ve tertibinde aslına benzemesi gözetilen tercüme çeşididir. Bu
şekildeki tercüme, tercüme edilecek metindeki her kelimenin birer birer ele alınıp, onların yerine
geçebilecek diğer dildeki lafızların gözden geçirilerek yerine konulması şeklinde yapılan bir
tercümedir. Bu bakımdan çoğunlukla bu tür bir tercüme, asıl metnin anlamını çok zor
aksettirmektedir. Onun içindir ki bu tercüme tarzı edebî eserlerde son derece güç bir tercümedir.
İkincisi, Abdülkadir Badıllı Ağabey’in Mesnevî-i Nûriye Tercümesidir. Abdülkadir Badıllı
Ağabey’in tercümesi hem Abdülmecid Ağabey’in tercümesine ve hem de Üstad’ın ifadelerine
daha yakındır; bir çeşit ma’nevî tercümedir. Bunun için neredeyse, Mesnevî-i Nûriye’nin
%30’unu bu tercüme ile ikmal eyledik. Çoğu yerde de buna işaret eyledik.
Üçüncüsü, Büyük Âlim Molla Abdülmecid Ağabey’in tercümesidir. Biz, bazı noktalarda bu
çalışmadan istifade eyledik. Bu ilmî çalışmamızda biz, Abdülmecid Ağabey’in tercümesini esas
aldık. Ağabey kendi tercümesi hakkında şunları itiraf etmektedir: “Risale-i Nur Külliyâtından el-
Mesneviyyü’l-Arabî ile muanven büyük Üstad’ın cihanbaha pek kıymettar şu eserini de Allah’ın
avn ve inayetiyle Arabîden Türkçeye çevirmeye muvaffak olmakla kendimi bahtiyar
addediyorum. Yalnız, aslındaki ulviyet, kuvvet ve cezaleti tercümede muhafaza edemedim. Evet,
o cevher-baha hakikatlere zarf olacak ne bir harf ve ne bir lafız bulamadım. Tercüme lisanı da
fikrim gibi nâkıs ve kasır olduğundan, o azîm imanî ve cesîm Kur’ânî hakikatlere ancak böyle
dar ve kısa bir kisveyi tedarik edebildim. Ne hakkın ve ne hakikatin hatırı kalmış. Fabrika-i
dımağiyemin bozukluğundan, bu kadarını da, müellif-i muhterem Bediüzzaman’ın ma’nevî
yardımlarıyla dokuyabildim.
Müellifin küçük kardeşi ve Nur talebesi Abdülmecid”
Biz bu Çalışmamızda Neler Yaptık?
Evvela, Tercümelerde bulunan tercüme hatalarını tashih eyledik. En önemlisi Tercümedeki
itikada muhalif olacak yanlışları ve paragraf kaymalarını düzelttik.
Sâniyen, bütün ilmî ıstılâhları dipnot olarak açıkladık. Ayrıca Âyet, Hadis ve Arapça diğer
ibareleri, dipnot halinde tercüme eyledik.
ConnectProf © tarafından yayınlanmıştır.